Ben onu takım elbisenin içinde, herkese sert bakışlar atsa dahi içinde benden daha küçük bir çocuk taşıdığını düşündüğüm adam olarak tanımıştım. Nereden bilebilirdim ki gerçek ismini bana söylememesini, ellerinin daima kan koktuğunu, herhangi bir hayata sahip olmadığını? Bütün yaşananların ardından takım elbiseli o adam, türlü oyunlara yelken açarak bambaşka kişiler olmaya devam etti ama arkasında kendisine aşık bıraktığı çocuğu hala unutamadı, tıpkı o çocuk gibi. - - - Gözlerim, en fazla dövme olan bir göğüs beklediği için gördüklerine kendini inandıramazken doğruldum usulca. Göğsünün çoğu bölümünü kaplayan dikiş veya türlü türlü garip izler yüzünden ne düşüneceğimi, ne diyeceğimi, nasıl tepki vereceğimi bilememiş bir halde.. kısaca mal gibi kalmıştım ortada. Ama annem demişti bana, 'Fazla merak göte batar oğlum.' diye. Keşke biraz annemi dinlemiş olsaydım şuan yirmi birinci yüzyılın Nikola Tesla'sı olacaktım. "Frankenstein misin koçum sen? Bu halin ne?" "Bu benim LuHan. Sadece ben." Gördüklerim yüzünden sarhoş olmuş bir biçimde kaslı göğsünün önünde durduğumda, inatla ve merakla havalanan parmaklarım kalbinin biraz altındaki dikiş izini bulmuştu. "Sekiz kere sökülüp yeniden dikilen bebeklere benziyorsun." "Sen de üretildikten sonra dokunulmaya kıyılamamış porselen bebeklere." "Sen bana ne demeye çalışıyorsun?" "Ne anlarsan." "Ne anladığımı duymak ister misin?" "Namusum elden gidiyor kokusu alıyorum." "Ulan paçoz.." Elimi sertçe kalbinin üzerine geçirmeme rağmen vurduğum yerin üzerinden bilerek çekmediğimde, yüzüne yayılan gülümseme ile elini bel boşluğuma koymuştu. "Seni yeniden söküp dikeyim mi?" "Beni sökerken toplayamazsın LuHan. Ben tek kişiden ibaret değilim."
24 parts