Bu bir kurgu değildir. Kaldı ki kurgu olamayacak kadar gerçek ve acı verici... Artık bir şeylerin farkında olmak zorundayız.
Kadının hayalleri vardı, üniversite okuyacak, dil öğrenecek, sınıfında birinci gelecekti. Kendi parasını kazanacaktı, araba sürmeyi öğrenecekti, çocuklarına bakacak, mutlu bir aile kuracaktı. Ailesiyle yaşayacak, mutlu olacaktı.
Bir kadının canı yandığında ardından kaç kişinin canı yanar biliyor musun? Bilmiyorsun. Bilsen yapar mısın? Bir kadının canı yanar, bir annenin, bir babanın, bir ablanın, bir abinin, bir kardeşin canı yanar.
Annenin pervasız feryatları, babanın gezegenin boşluğunda boğulduğunu hissederken söylediği iki çift söz, bir ablanın tarifi olmayan acısı, bir abinin nefreti ve kini, bir kardeşin ablasını bir daha göremeyecek olduğu gerçeğini sindirmek zorunda bırakılması.
Ares, sert ve soğuk bir gençtir. Elzem ise dilsiz ve içe dönük bir çocuktur. Sınıfa yeni katıldığında, Ares ona mesafeli yaklaşır, ancak Elzem'in naif ve sabırlı tavırları zamanla Ares'in kalbini yumuşatır. İki zıt karakter arasındaki bu ilişki, birbirlerini anlamaya ve içsel yaralarını iyileştirmeye yönelir. Ares, Elzem'in sessizliğinde kendi duygusal boşluklarıyla yüzleşirken, Elzem de Ares'in içindeki acıyı fark eder ve bir bağ kurarlar.