Genç ama bir o kadar da yaşlı bakışları gri gökyüzünü taradı. İçinde bulunduğu bu kaostan onu kurtarması için yalvaran benliğinin sesini dinledi ilk defa. Yankılandı sesi içindeki ıssız boşlukta. Yardım dilendi biçare soyutluktan.
Soyut varlıkları somutlaştırdı; ve bir adım ilerledi soğuk kuytulara. Yabancıydı bu soğukluk ona. Hayır, soğuğu severdi; fakat sıcaklığın hissizleştirdiği bedeni soğuğu kabul etmiyordu. Ve bir adım daha attı sonuçlarının neye mal olacağını bile bile.
Sona ulaşmıştı artık, hissediyordu. Ama bu son; okuduklarından, izlediği filmlerden ve ya duyduklarından farklıydı. Soyut bir elin ona uzandığını hissetti. Omuzlarından tuttu ve ilerlemesini sağladı soyutluk. Karşı çıkmadı ve omzundaki ellere itaat etti.
Ayaklarının altında hissettiği yarımlıkla bakışlarını aşağı indirdi. Uçurumun kenarındaydı. Dudaklarının kenarı duygudan yoksun bir şekilde kıvrıldı ve benliğinin yavaş ve sakin bir şekilde sonsuz boşluğa teslim olmasını sağladı.
Sevgili okuyucu,
Üstteki satırlarda okuduğun kırıntılar, küçük bir kızın yakarışıydı. Hiçbir zaman son yüksekliğe çıkamayacak olan yakarış.
O kadar zıtlardı ki, biri kor iken diğeri serinleten bir içim su gibiydi.
İşin aslı da buydu zaten. Denge zıtlık gerektirirdi. Yanarsan denge bozulur, yakarsan tek kalırsın. Onu olduğu gibi bırak, avuçlarına dolsun. Seyre dur, sustuğun zamanların acısını o çıkartır.
**
Genç kız, ölen babasının hattını kapatsa dahi yazmaktan vazgeçecek gibi durmuyordu.
Tek tik çifte döndüğünde kader çizgisi onun için bir kez daha kırıldı.
☯
"Susma. Çünkü dudağının üstündeki o çukur derinleştiğinde istesen de konuşamayacaksın."