Hayat hikâyelerden oluşur. İyi hikâyeler, kötü hikâyeler, mutlu hikâyeler. Acı hikâyeler... Ya hikâyeleri yaşar ve kendinize saklarsınız ya da anlatmayı seçersiniz. Bazen konuşarak, bazen yazarak, eğer şanslıysanız çizerek anlatırsınız. Ya da belki anı yakalayarak, hikâyeyi bir fotoğrafa sığdırırsınız. Benim yaptığım gibi. Fotoğraf, ışık yardımıyla iz bırakmaktır. İz bırakmak. Işık yardımıyla. Karanlıklar arasına bir ışık doğrultmak ve orada güzel bir hikâye yaşatmak. Herkesin uzaktan yüzünü buruşturduğu çamurlu bir yolun üzerinde doğru açıyı bulup göründüğünden çok daha fazlası olduğunu ispat etmek. Bir yüzün, fotoğrafçının açısıyla kaç farklı şekilde görünebileceğini ortaya koymak. İz bırakmak. Geçtiğin her yeri güzelleştirerek, ya da bazen yalnızca gerçek görüntüyü ölümsüzleştirerek. Bazen yaşanan acıların unutulmaması için iz bırakmak. Bazen yalan söyleyerek, bazen her şeyi daha karamsar hale büründürerek ama nasıl olursa olsun çektiğin her fotoğrafla hayata bir iz bırakmak. Gördüklerinden, yaşadıklarından, hissettiklerinden kalan izler.