Artık zaman kavramımı yitirmiştim . Ne kadar zamandır buradaydım bilmiyordum ve nerede olduğumu da bilmiyordum . Oysa bir süre önce benim hayallerim umutlarım vardı , şimdi ise hiç bir şeyim . Bunlara sebep ise sadece verdiğim bir SÖZDÜ ....
Müziğin başlamasıyla genç kız şaşkınca etrafına bakındı ,Yörük Ali Efe Zeybeği çalıyordu . Kendi düğününde de aynısı çalmıştı . Bir an düşündü tesadüf müydü ? Böylesine sosyetik bir baloda zeybek çalması ilginç gelmişti .Ama onu esas şaşırtan kollarını iki yana açarak kendisine bakan kara gözlerdi . Daha ilk hareketinde çok erkeksi ve kendine özgü idi . Bir iki adımda yanına geldi , önünde diz çökerek oyuna devam etti ve sadece genç kızın duyacağı bir şekilde " hadi Avukat Hanım , karım olarak bana eşlik etmen gerekiyor " dedi . Elif etrafına baktı ve bütün misafirlerin kendilerini izlediğini gördü , titrese de bunu belli etmemeye çalışarak kollarını kaldırdı ve Ömer ' e eşlik etmeye başladı . Ömer ayağa kalkarak Elif ' in karşısına geçti , o anda ikisi içinde tüm misafirler yok oldu . Kocaman salonda sadece ikisi vardı , birbirinden ayrılamayan gözlerden , dile dökülmemiş aşk , kalplere saklanmış tutku akıyordu . Sanki Elif güzelliği ve zarafetiyle kadını , Ömer ' de yakışıklılığı ve tutkusuyla erkeği simgeliyordu ...
Elif Söğüt köyünün ve civardaki tüm köylerin en güzel kızı idi . Avukat olmak istiyordu , tabi güzelliği başına bela olmasaydı ...
Ömer başarılı , hırslı , sert ve taş kalpli bir avukattı . Sakin , huzurlu ve aşktan uzak bir hayat istiyordu , tabi Elif ' i görmeseydi ...
İstemeden verilen sözler bu iki genci bir araya getirmişti . Söz namustu ve verilmiş sözün dönüşü olamazdı...
Tüm hakları şahsıma aittir İznim olmadan kopyalanması , alıntı yapılması ve kurgunun kullanılması yasakt
Tamamlandı.
Edebiyat dediğin şey, insanları hayal dünyasına sürüklemekten başka ne işe yarar ki?
Hayır, oturup "Bu adam neden kırmızı perdeleri tasvir etmiş?" diye düşünmek yerine perdeleri açar, dışarıya bakarsın, işte çözüm bu kadar basit! Yok Şiirlermiş yok romanlarmış.
Bir de ortamlarda "Dostoyevski okudum" diye hava atanlar var amınakoyayım ben onların!
Dostoyevski sana elektrik faturanı mı ödedi, yoksa marketten indirim kuponu mu yolladı?
Yok, efendim "ruhun gıdası"ymış. Ruh, çorba mı ki gıdaya ihtiyaç duysun salağa bak!
Aç bir belgesel izle, hem öğrenir hem vakit geçirirsin. Ama yok, illa kitap okuyacağız. Siz okuyun abi ben okumayacavim
Ben sinirli sinirli söylenirken Hazan kaşlarını arşa kadar kaldırmış bir hale "Ahu sus" diyordu.
"Ne suscam abi ya bak şimdi dinle bi bana hak vereceksiniz!"
Hazan sinirle "SUS GERİZKALİ YETER SABAHTAN BERİ SÖYLENİYORSUN-" derken lafını kestim.
"Edebiyat dersinin amacı nedir? Cidden, bunu biri açıklayabilir mi? Bir de "Bu yazar burada ne demek istemiş?" diye soruyorlar ya o zmab onları öldüresim geliyor!"
"Ahu-"
"Abi dur bir! Ben nereden bileyim, yazarla kahvaltıya mı çıktım? Belki adam sadece mavi gökyüzünü seviyor, sen kalkıp "Burada özgürlüğe bir gönderme var" diyorsun. Sanki yazar miting yapıp "Özgürlük nedir?" diye sormuş. Bir de metin analizleri yok mu? "Bu cümleyle halkın acılarına değinmiş." Hayır, adam o cümleyi yazarken sadece kahvesini dökmüş olabilir, bu kadar derine inmeye gerek yok! Finalde de "Şair burada ne hissetmiş?" diye sorarlar-"
"AHU OĞUZ HOCA ARKANDA SUS ARTIK!"
Bir anda lal oldum.
Sessizce bana bakıyordu gözlerinde saf bir sinir ve öfke vardı.
Hoca kollarını göğsünde birleştirmis bir halde kaşlarını çattı ve "Ka'rı pür-sükûn ve mütevahhşi bir kız." diyerek onu takip etmem için elini salladı.