Nesin sen? Zihnimin en kuytu köşesinde yer edinmiş bu soruyu onun kavrulmuş ateşine atmaya niyetim yoktu. Aslında daha çok cesaretim yoktu. Hiç düşünmeden ikimizi de atardı o ateşe. Gerçi bakışlarıyla bile yakıp kül ediyordu ya neyse. Onu anlatmama kelimeler yetmez, en iyisi izleyin. Hiç düşünmeden arkasından koştum ve yakaladığım gibi elini elime kenetledim. Önce durdu ve kim bu densiz der gibi baktı. Belki de sıçtım ağzına diyordu bilmiyordum. Umrumda da değildi, zaten ağzıma sıçacaktı. Beni gördüğü an bariz bir şaşkınlık sardı bakışlarını. Bu kısa sürdü çünkü şaşkınlığının yerini çatılan kaşları almıştı, yanında da sinirle gelmişti şerefsiz. Ben daha ne olduğunu anlamadan ellerimin yandığını hissettim ve ondan uzağa savruluşuma tanıklık ettim. Sert bir şeye çarpıp anında yere kapaklanmıştım. Gözlerimi acı içinde açtığımda parmaklarımın ara ara kızarmış, daha doğrusu yanmış kısımlarına umutsuzca bakıyordum. Lanet olsun! İkimizi de yakar derken bunu kast etmemiştim!