Enseme değen nefesle yutkundum. Oydu. Daha dönmeden anlamıştım kimin geldiğini. Ondan önce kokusu gelmişti burnuma. Savaştı. Gözyaşlarım izinsizce döküldü yanaklarımdan. Bu kadar aciz olmayı istemiyordum. Onun karşısında ağlamaktan nefret ediyordum. Gözyaşlarıma söz geçiremiyordum bir türlü. Yavaşça döndüm arkama. Koyulaşmış hareleriyle bana bakıyordu. Gözlerini yeşilin en güzel tonunu almıştı. Parıldıyordu gözleri sevgiyle parıldıyordu. Bir eliyle göz yaşlarımı silerken diğer elini belime doladı. İçim sıcacık olmuştu birden. Bilinçsiz bir şekilde göğsüne yaslandım. Gözlerimi gözlerime dikerek şakaklarıma tüy kadar hafif bir buse kondurdu. Ruhumu da dudakları arasına almıştı sanki. Gözlerime bakmayı sürdürerek konuşmaya başladı. "Hayat sonu görünmeyen zifiri karanlık bir kuyu. Bazen o kuyuda boğulursun çıkmaya çalışırsın ama hayat seni azgın bir canavar misali derine çeker. Ben o kuyuya düştüm. Ama sen geldin gün ışığım oldun benim. Sen olmazsan ben o kuyuda boğulurum. Seni seviyorum. " dedi fısıltıyla. Nasıl bir acıydı bu? Hıçkırdım. Güçlü olmam gerekiyordu. Sesimin duygusuz çıkmasını sağlayarak: " Ben seni sevmiyorum Savaş Dönmez. " Koşarak ayrıldım yanından. Gözyaşlarım hızla dökülüyordu. Canım acıyordu çok acıyordu. Arkamda yıkılmış bir Savaş bırakmak canımı çok yakıyordu. Sende bize eşlik eder misin? Güzel ve Çirkini okur musun?All Rights Reserved