Kayra, bir hafta önce trafik kazasında vefat eden genç kız. Ne kadar kimseye belli etmese de içinde ki acı dolu hayatla geçirmişti on yedi senesini. İçini dökecek kimsesi kalmamıştı, çünkü güvendiği herkes onu sırtından bıçaklamıştı. Onunla ilgilenen bir ailesi yoktu. Annesi o daha on yaşındayken kanser hastalığına yakalanıp vefat etmişti. Babası her gün eve alkollü geliyordu ve bu onu çok üzüyordu. Her gün her gece babası içkiyi bıraksın diye Allah'a dua ediyordu. Kardeşini üzmeyi hiç istemez di, o onun yaşama sebebiydi çünkü. Bu yüzden içine atardı her şeyi. Hayata her zaman gülerdi Kayra. Asla asık yüzlü olmazdı. Bir kafeterya da çalışır ailesinin geçimini sağlardı. Bu yüzden hep kardeşi ve babasından sonra ölmek isterdi. Bir başlarına çaresiz kalmasınlar diye. Ama kader önce Kayra'yı almıştı. Belki de bu onun için en iyisiydi. Onun sonsuz cenneti vardı artık. Kayra'nın kardeşi Azra ablasını çok özlemişti. Bu yüzden onun odasına gidip eşyalarına bakmak istedi. Kayra'nın yatağına yatıp yastığa sarıldı ve kokusunu içine çekti. Ablasının kokusu hala gitmemişti... Yastığı çekince, yastık kılıfının içinden sarı bir defter düştü. Sarı, Kayra'nın en sevdiği renkti... Gözlerinin dolmasına engel olamadı Azra. Yavaşça defteri açıp okumaya başladı...