Hiçliğin kuyusuna tırmanıp tırmanıp suya düşmekten , o dipte varolmaktan öyle yoruldum ki ...
İnsanların yüzüme önce gülüp sonra tiksinerek benden uzaklaşmasının canımı yakmasından ,
Yargılanmaktan , ayıplanmaktan ...Susmaktan .
Bu bir masal değil ,bu iyilerin kazandığı, kötülerin lanetlendiği bir hikaye de değil.
Bu benim hayatım .İyilerin kaybetmeye mahkum kötülerin mutlu mesut yaşamaya alışkın olduğu hayat , benim hayatım.
Hayatımı merak ediyorsanız tüm yargılarınızı , ayıplamalarınızı cebinize saklayıp öyle gelin. Onca insan yadırgayıp ayıplarken hayatımı paylaşacağım sizlerin bunu yapmasını istemiyorum .
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...