Yan tarafta asalet içindeki gül ve kimsenin elini değdirmediği kırık papatya duruyordu bu yolda. Kimsenin elini değdirmediği solmuş papatyaydı o. Güzeller güzelli güllerin yanında elbette ki fark edilmeyecekti. Kimse gülü bırakıp beslemeyecekti kırık papatyayı. Kimse sevmeyecekti kırmızı gül dururken beyaz papatyayı... ama o da sevilmek istiyordu. Belki ona da gösterilseydi birazcık sevgi. Belki o da görseydi birazcık ilgi güzelleşirdi. Geçerdi kırıklığı. Göğe çıkardı yere eğilmiş boynu. İşte bu benim hikayemdi. Ben bu hikayedeki kırık papatyaydım. Etrafımdaki güllerden fark edilmesemde bende sevilmek istiyordum. Belki çıkardı bu başlayacağımız hikayede papatyayı seven bir adam. Gülün asaletine kapılmadan, papatyayı sevecek biri. Şimdi gelin beraber öğrenelim bu kırık papatya kokan satırlarda. Papatyayı seven birileri var mı? Yoksa yok mu?