Kırık kadehten sızan kırmızı bir şarap aktı her yanıma. Şarap aktıkça kan içinde kaldım. Kadehin kırık parçalarından kesikler yedim bir bir. İçimde biriken ne varsa dışarı kustum. Yetemedim kendime ama çırpındım o boşlukta. Aldığım soluğun yerini keskin bir göz sardı; nefes alamadım, kan yuttum. Bazı gözler, keskin bir bıçaktan daha çok acıtırdı.
&
"Kaybettiklerimize kaldıralım bu gece kadehleri."dedim ilk başta.İkimizinde yüzünde belli bir acıyla gelen soluk bir gülüş belirdi,"Ben bu uğurda kaybettiklerime,sense bu uğurda oyunlarla kazandıklarına."
"Ben de kaybettim Mira."dedi acıyla,"Değil bu gece, bütün ömrümü harcasam ve kadeh kaldırsam bile yetmez."
"Bazen değer demiştin."dedim gözlerinin içine bakarak."Ne kaybettin ki? Bütün oyun senin, bütün galibiyetler yine senin."
"Seni."dedi elime uzanırken,"Oyunu kazandım ama seni kaybettim.Seni kaybetmek hiçbir şeye değmez.Ne oyuna,ne intikama, ne de yaşamaya."
Derin bir nefes aldı.Parmaklarımın hepsini tek tek sevdi, öptü.
Nefesimi tuttum.
"Bütün her şeyi kaybetseydim de seni kaybetmeseydim."dedi.
Gözlerimin içine baktı.
"Bir annem vardı,bir de sen."dedi acıyla."Annemi kaybettim seni de kaybettim."diye ekledi nefes verirken,"Annem öldü ama seni ben öldürdüm."gözlerinden bir damla yaş süzüldü yanaklarına."Herkesi kaybetmeye razıydım ama seni kaybetmeseydim."
Gözlerimde ki yaşlar biraz daha arttığında nefes aldım.
Güçlükle konuşmaya devam etti,"Şimdi sen söyle Mira,benim en değerlim annem ve sendin.İkinizi de kaybettim.Kaç yıl,kaç ömür kaç kadeh yeter kaybettiklerime?"
Paramparça oldum.
&
"Bana ocüymüş gibi bakmayı kes. İnsanım." Derin bir nefes aldıktan sonra dolunaya baktım. Bu gece beni aydınlatmak ona düşmüştü. "Ayrıca göbeğin sana pek yardımcı olmuyor. O ağaç senden birkaç beden daha küçük." Beklediğim gibi birkaç homurtu duyduğumda ağacın arkasına saklanan genç çocuk kendini açık etti. Titreyen bedenini gördüğümde sıkkın bir nefes bıraktım.
"Şu gözlerini çek üzerimden velet."dişlerimi sıkarak söylediklerim onu daha da korkutmuş gibi titremesi arttığında kendimden bir kez daha iğrendim. Üzerimde üniformam ile birçok çocuğun hayalini süslerken başka bir çocuğu benliğimle korkutuyordum.
"Korkacak bir şey yok. Bir tanıdık." Kaşlarımla arkamdaki mezarı işaret ettiğimde çocuk kalkan kaşları ile bana sanki bir hayaletmişim gibi bakmaya devam etti. "Ne var ulan?! Babamızın mezarına ziyarete geldik işte! Niye mezardaki benmişimde dirilmişim gibi bakıyorsun?"
Sağ elinin işaret parmağı titrek bir şekilde havalanıp arkamdaki açık mezarı işaret ettiğinde "Babanın mezarını mı kazdın yani?"diye sordu. Sanki çok normal bir şeymiş gibi sakince omuzlarımı silktim. "Senin mezarını mı kazmalıydım?"
"Hayır tabiki de!"diye cırladığında diğer eliyle hızlıca ağzına kapattı. "Abla Allah'ını kitabını seversen senin akşam akşam başka işin yok muydu ya?!"
"Niye lan? Bu akşam müsait değil miydi?"