Öteki, dumanlı bir dağın zirvesinden izliyordu kızı, bir kurt kadar açtı, bir kurt kadar öfkeli, bir kurt kadar yalnız. İzledikçe izliyordu kızı; bedenin her bir noktasında gezdiriyordu gözlerini. Seviyor muydu onu? Nefret mi ediyordu ondan? Onu kaçırmak, çalmak, yok etmek, parçalamak, affetmek, sevmek... Suçluluk, pişmanlık, hırs, intikam, kızgınlık, öfke ve nefret her şey birbiri içinde bir ahenk, her şey hem çok yalın hem çok iç içe.
"Her şey eriyor" diye geçirdi içinden Öteki. "Her şey eriyor. İktidarları sular altında, solup gidiyor baharları. Kışları uzadı, kışları kan kızılına bulanacak... Durmak yok..." diye düşündü Öteki. "Durmak yok bir an bile. Daha yeni başlıyorken üstelik." Parmakları arasında gezdirdiği bir uzun saç telini kış güneşine tuttu. Çakmağına sarılıp teli ateşe vermeden bir saniye önce kendini sorguladı, yoktu. İçinde en ufak bir acıma duygusu yoktu.
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.