. . . "Anne n'olur bir dinle. Çiçeği köpeğin döktü. Ben o tarafa geçmedim bile.". Çocuğun yalvaran sözlerine gram kulak vermedi Sanem. Sadece aptal çiçeğinin acısını çıkartmak istiyordu. "Kes sesini de üstünü çıkart.". İşte bu çocuğun korkulu rüyasıydı. "Anne lütfen. Hiç olmazsa soğuk odaya kapat. Yalvarırım.". Sanem korkak bakışlı çocuğun yakasına yapıştı, "KES SESİNİ DEDİM!". En sevdiği tişörtünü hiç düşünmeden yırttı. Boynundan yakalayıp yere fırlattı ve kaynar su dolu kovayı sırtından aşşağı boşalttı. Suyun sıcaklığıyla kıvranırken, altı yaşında olmasına rağmen çoğu yaşıtından daha zeki olan çocuk kendine hakim olamadı ve" SENDEN NEFRET EDİYORUM! KEŞKE HİÇ ANNEM OLMASAYDIN!" diye sitem etti. Bunu duyan Sanem çocuğun yüzüne yumruğu geçirdi. Dengesini kaybeden çocuk sırtüstü yere düştü ve yanığın verdiği acıyla çığlığı bastı. Kanayan burnu ve sızlayan sırtı onu bu hayattan gitgide koparıyordu. Ama hayır! Onu orada bir yerlerde bekleyen babası ve alacağı intikam vardı. Pes edemezdi... . . . "Lâl,". Berkay'ın sesiyle yüzünü ona çeviren Lâl 'ne var' anlamında tek kaşını kaldırdı. "Eğer son nefesimde yanımda olursan bana yaralarının sebebini sor.". Alt dudağını dişleyip "Son nefesinde öğrenmemin ne anlamı var?" dedi. Hiçbir zaman ricasının sorgulanmasını sevmeyen Berkay yumruğunu sıktı. "Soru sorma, söz ver.". Kömür siyahı gözlerini gergin bakışlı ela gözlere dikti ve "Söz. Kızıl kuş sözü." dedi. Burukça gülümseyip kızın yarı çıplak bedenini ve bıraktığı koyu, ince, derin, daha doğrusu bir sürü çeşitli izi süzdü. Hayatında hiç bu kadar son nefesini tatmak istememişti. Arkasını döndü ve kafasını kızın bacaklarına bıraktı. Tekrar tekrar düşündü ve en huzur dolu yerin burası olduğuna karar verdi. Geçmişi acı saklı büyük bir huzur...All Rights Reserved