Kapı, önlerinde cehennemi andıracak bir güçle açıldığında müziğin sesi kulakları
tırmalayacı bir şekilde yükselmişti. Klasik müziğin karanlıkla harmanlanmış
notaları balo salonunu dolduruyordu. En son gelen konuklar o gün için en şık
kıyafetlerini giymişlerdi. Görkemli pelerinlerinin başlıklarını indirip yarı
keyifli ve yarı kan tutkusuyla çıldırmış olan gülümsemeleriyle etrafı
taradılar. Dizilişleri aralarındaki hiyerarşiyi belli eder gibiydi, kaç kişi
oldukları belli değildi ama kesin olarak belli olan bir şey vardı ki, diğerleri
önde duran üç safkan vampirin ellerinin altında olduklarıydı.
İçeri girdikleri ilk andan itibaren ölümün o bayat kan kokusu bütün salonu
doldurmuştu. Hepsinin yüzünde gizlenen gülümsemeler çıldırtıcı derecede
tehditkardı. Saflarda kendilerini çok belli eden insan kırması melezler,
safkanların aksine daha kontrolsüz görünüyorlardı.
Herkes gelen son konukların kim olduklarını biliyorlardı. Hiçbir duygunun belirmediği
yüzlerin hepsi sürpriz konukları seyrediyorlardı. Herkes görmüştü, işte
oradaydılar. Her taraflarında coşku ve karanlık vardı...