Pakedi açtığımda yıllar önce Rüzgâr'ın bana kendi elleriyle yapıp verdiği hediye uçurtmaya bakıp gülümsedim buruk bir şekilde. O gün de bana mesajda yazdığı gibi babam yapmıştı bana önce bu uçurtmayı. Ama ağaca takılıp yırtılmıştı. Çok üzüldüğümü hatırlıyordum o güne dair. Rüzgâr da bana yapmıştı bu uçurtmayı. Çok değerliydi benim için. Şimdi de kızımın, kızımızın mutluluğu için kullanacaktım. Elimde uçurtmayla Rüzgâr ve Özgür'ün meraklı bakışlarını arkamda bırakarak indim merdivenleri. Beray'ın gözleri hemen beni buldu. Elinden tutup kaldırdım onu. "Gel benimle." "Ne oluyor anne? Nereye gidiyoruz?" "Soru sorma. Göreceksin birazdan." Daha fazla bir şey sormadı. Bahçeye çıktık. Uçurtmanın ipini onun eline verdim. "Tut." Şaşkınlık dolu gözlerle dediğimi yaptı. Hem hava koşulları hem de daha önceki deneyimlerim sayesinde uçurtmayı havalandırmakta zorlanmamıştım. Uçurtma havalandığında Beray'ın yüzünde tebessüm belirdi. Ben de dolu gözlerime karşı gülümsedim gökyüzünde süzülen uçurtmaya bakarak. Ardından Beray'ın yanına gidip ben de uçurtmanın ipinden tuttum. Birlikte uçuruyorduk uçurtmayı. Gözlerimden akan yaşlarla uçurtmayı izledim. "Babanın yerini doldurmaya çalışmıyorum Beray. Sadece az da olsa yanındaymış gibi hissetmeni istedim bu uçurtma sayesinde. Sen de ben de bu uçurtmaya baktığımızda babamız yanımızdaymış gibi hissedeceğiz. Ve de bazı insanların düşündüklerinin aksine ne kadar şanslı çocuklar olduğumuzu hatırlayacağız. Çünkü şu an bu uçurtmaya bakarak onlarla yaşadığımız anıları hatırladığımız o insanlar bizi çok sevdi. Her şeyden önemlisi olduğumuz gibi sevdi..." İzel o sırada kendisine gülümseyerek bakan babasını gördü. Gülümsedi gözyaşları içinde. Babası el salladı ona. İzel de aynı şekilde karşılık verdi. "Hoşça kal baba..."
49 parts