"Duvarların var senin. Kimsenin göremediği duvarlar. Evsin sen. Ve o eve kimse girmeyi beceremedi" diyerek ne söylediğini anlattığında hatırlıyorum dercesine kafamı salladım. Noktasından virgülüne hemde. "Ben o eve gitmeyi başardım Umay. Ben o eve girdiğimi hissettim. Fakat sonra öyle bir şey oldu ki ben o evden çıktım. Hemde kendi isteğimle. Ve çıkarken o kapıyı o kadar sert kapattım ki bütün camlar döküldü. Hepsi paramparça oldu. Ben o kırdığım camları tamir etmek istiyorum. Ben o eve yeniden girmek istiyorum. Bütün camlarını kırıp sonra o eve yeniden girmek isteyecek kadar utanmaz biriyim biliyorum. Fakat tekrar girmek istiyorum. Hemde bu sefer hiçbir şekilde çıkmayacağım. Söz" dedi ve derin bir nefes aldı. "Eğer kilidi değiştirmediysen... Ben o eve yeniden girebilir miyim?" diye sordu. Sevgilim olur musun diyordu. O eve yeniden girmek sevgilim olmak demekti. O ev bendim ve o bana geliyordu. Benden daha önce gitmişti ama bana yine geliyordu. "O kilit hala aynı. Ev artık senindir" ... "Affetin mi beni?" diye mırıldandı yavaşça. Evet demem gerekiyordu. Tamam demeliydim. Ama ağzımı açamıyordum. Hızla kafamı salladım. Daha çok gülümsedi. Kahkaha attı. "Boşuna son kalan umudum sokak lambası demiyorum" dediğinde bende güldüm. Ellerini ellerimden çekti. Belimi sardı. Sıkı sıkı bana sarılırken boşta kalan kollarımı boynuma sardım. Ayaklarım yerden kesilirken sevinçle güldü.