*Girift* Birbirinin içine girerek çözülemeyecek biçimde karışmış olan, iç içe geçmiş, çapraşık. *Ervah* Ruhlar Nerede olduğumu bile bilmediğim labirent gibi bir evde buluyorum kendimi. Çıkışı bulunmayan; bulunsa dahi başa dönülen bir paradoksta olduğumu hissediyorum. Etraf görülmeyecek kadar karanlık değil, tam olarak rengini kestiremesem de en azından açık renkli duvarları görebilecek kadar loşluk var. Karanlıktan daha koyu bir gölge yaklaşıyor. Yaklaştıkça rengi açılarak seçebilecek duruma geliyorum. Beyaz uzun geceliği ve çıplak ayaklarını görebiliyorum. Bir leke var beyazlıkta. Yaklaştıkça mı lekeyi görmeye başlıyorum yoksa leke mi artıyor? Karanlıktan ayrılan ayakları henüz loş da olsa, ışığı tam anlamıyla çekmese de yeniden karanlığa teslim ediyor kendini. Gecelikte büyüyen kara lekeye... Yerde uzun ve geniş bir iz bırakırken, bir eliyle destek aldığı duvarda ise kesik kesik kırmızılıklar görünüyor. Birden kesiliyor her şey. Görüntü, ses, his hepsi bir anda yok oluyor. Tüm sahne kendini anlık bir siyahlığa, sağırlıktan şüpheli sessizliğe, ölü hissizliğine bırakıyor... O sırada aniden şalteri açılmış gibi sahne her şey aydınlanıyor. Gecelikli kadın bu kesik anda otuz kadar adım gelmiş gibi ışıklar açılınca birden tam karşımda belirdiğini fark ediyorum. Bu kadar yakınımda olmasına rağmen yaşadığım şaşkınlıkla yüzünü tanıyamıyorum. Ama karnındaki kanı daha net ve çok görüyorum şimdi. Eliyle karnına tampon hareketi yaparak bana fısıldar gibi tükenmiş bir sesle: "Beni öldüren seni de öldürecek" "Sana bunu kim yaptı?" "Kim değil,