Soğuk ve paslı bu zindanda boğuluyordum.
Yavaşça, olabildiğince hissederek. Belki yaşayarak...
Bir çığlık atıyorum, ölüm saatim geliyor. Sesini duyabiliyorum.
Tik, tak. Tik, tak.
Kapım çalınıyor daha sonra, kim var orada?
Avare.
Benim ismim, Çise.
Çise Karay
Doğarken ölen, gökyüzüne karışıp ince ince yağan...
Çise.
Ölü duraklarda, yavaşça atıştıran; bir daha atıştırmamak üzere.
Beklenilmeyen duraklarda kalan ve kaçan trenleri kovalayan çiseyim ben.
Ve sen; ben de ıslanıyorsun. Yavaşça, aynı benim gibi; olabildiğince hissederek, belki yaşayarak boğuluyorsun çiselerimde. Söylesene, neden bekliyorsun bu beklenilmeyen durakta?
Neden o trenlere binip onlarla kaçmıyorsun?
Neden sen de diğerleri gibi, sevmiyorsun beni?