Bu zamana kadar kimi sevdiyse kime değer verdiyse her birini teker teker kaybetti.
Artık ise sevmekten ve bağlanmaktan ve yine kaybetmekten korkuyordu. O aslında bu kadar vicdansız değildi. Onu bu hale getiren yaşadıklarıydı. Hayat ona acımasız, merhametsiz olması gerektiğini ve ancak o zaman mutlu olabileceğini öğretmişti. O da şimdi bunu uyguluyordu. Güvenmek istemiyordu, bir gün yine yarı yolda bırakılacağı için...
Belki de bir gün tekrardan kaybolan merhametini ve yok olmuş duygularını ona verecek birisi elbet çıkacaktı karşısına. Belkide o , "bir gün birisi çıkacak ve beni tekrardan hayata bağlayacak" kanısıyla uyanacaktı her sabah. Ama en sonunda vazgeçecekti. Anlayacaktı gerçek aşkın ve gerçek adaletin olmadığını. Sonra duygusuz, vicdansız, merhametsiz, acımasız olarak yasamaya devam edecekti. Ve tekrar anlayacaktı sadece nefes almayanların ölü olmadığını. En sonunda da ölümü bir umutla beklemeye baslayacaktı. Sonra tekrar anlayacaktı beklenen günlerin gelmediğini, istenmeyen günlerin ise ışık hızıyla haraket ettiğini. Uzaklaşacaktı insanlardan. Ölene kadar Uzaklaşacaktı.
Bir gün geçecek aynanın karşısına ne kadar güzel ve asil olduğunu mırıldanacaktı kendi kendine. Sonra yine geçecekti aynanın karşısına ve bu sefer parçalayacaktı o aynayı, kendisi paramparçayken o bütün şeklinde gösterdiği için..
Her şeyden nefret ederek yaşamaya devam edecekti. En sonunda dünya ya hiçbir fayda sağlayamadan ve daha beter zarar vererek ölüp gidecekti belkide. Arkasından ise "geldiği gibi gitti ahmak, oksijen israfıydı zaten, ölmesi insanlığa daha faydalı oldu" denilecekti belkide. Ama bu yine onun umurunda olmayacaktı. Kimse demeyecekti "Ne yaşadı? Neden böyle bu kız?" diye sormayacaktı kimse. Ve yine her zaman ki gibi bu da onun umurunda olmayacaktı.(kapak tasarım @perlasila)