Genç kız boğuluyordu. Yalnızlığında, kimsesizliğinde...Vazgeçmişti tutunacak bir dal aramaktan. Onu boğan ve hiç durmadan ciğerlerine dolan acı canını yakmıyordu artık, alışmıştı. Dikenli tellerin etini jilet misali kesmesinden yalnızca bu acı seli kurtarıyordu onu.
Genç adam boğuluyordu. Kininde, nefretinde... Kendini sevmeyi bırakalı uzun zaman olmuştu. Yaptığı hatanının bedelini, içinde biriken ve asla dinmeyen acıyla ödüyordu. Boğulduğu hislerin içinde bir kurtuluş yolu aramıyordu, her şey bitsin istiyordu sadece.
Birbirlerini bulduklarında içinde boğuldukları yüzeyin alev alev yanıp onları yakacaklarından bihaberlerdi. Çırpındıkça lavdan bataklık onları daha çok dibe çekiyor, daha derinden yakıyordu. Herhangi bir kurtuluşları yoktu, o iki çift göz bir kez birbirine tutunmuştu artık.