Islık Çalsan, Duyardım... Misafirdi, sanki oturacağı yer ona ayrılmış gibi düşünmeden geçti ve oturdu. Sessiz ve naiflikten halliceydi. Islık çalsa ortamın bütün gürültüsü durup ona bakacaktı. Ama, kendini o gürültünün içerisinde kaybolmaya bıraktı. Kimsesiz olsada gözlerime sahip olmayı başardı. Gözlerimden sonra bütün duygularımı esir aldı. Sonra da düşüncelerimi kendine çekti. Bedenim ondan uzak kalsa da zihnim onun kalbinde mapus yatmak için duruşmadan müebbet ayrıldı. Kusursuzdu. Sanki beni etkilemek için karşıma oturmuş gibiydi. Bakmasa da okuyamadığım gözleri kim bilir ne renkti. Belki mavi belki yeşil. Belki de kahverengi. Geceden daha koyu olsa da satırlarımın kısa kalmasına sebebiyet verdi. Uzun süre bakakalmışken, bir kağıda bile sığdıramadım seni. Uçsuz bucaksız düşüncelere kapılmışken, bir kağıda sığdıramadım seni. O ateşin önünde kavrulmuşken, kavrulmuş kalbimin acısı daha çok etkiledi beni. Kırık bir kulpun bıraktığı cam parçalarıydım, adetâ. Ne kahvesi içilebilir ne de tutulabilir bir hâlim vardı. Yalnızlığın sesini rüzgâr duyurdu bana. Kırıktım, hediyem gökyüzüne olsada gökyüzü bıraktı beni kollarımdan. Sadece kuşlar biliyordu uçmayı. Gökyüzünü izlerken onlara rastlıyordum. Güneşten çok gözümü onlar meşgul ediyordu. Mevsimi geldimi uçup gidiyorlardı. Ben de o sevmedikleri mevsimdim, gözlerinin karşısında... karşına çıktıkça karşımdan kaybolan. Benden kaçıp gidenler oldu. Ama bir gün yağmurluydu hava, bir gün rüzgârlı. Kulağımda bir tını, kalabalığın arasında sesi duyulmayan melodiydim adetâ. Ama isterdim sıradaki şarkıda bana gelsin Bir ıslık çalsan, sonra senin dışında görünen her şey kaybolsa... -Erkan Varan