"Ellerinin üzerimde gezinmesini seviyorum. Bana dokunman kutsal bir şey sanki. Sadece bana değsin istiyorum parmakların, gözlerin sadece bana böyle baksın, sadece benimle böyle gül istiyorum." Benim hissettiklerimi hissedebiliyor olması çok güzeldi. Bunları ondan duymak nedense içimdeki çocuğu harekete geçiriyordu. Başımı göğsünden ayırmadan elimle yanağını okşadım. "Ben de sana dokunmayı seviyorum. Belki de en çok sana dokunmayı seviyorum sevgilim." "Belki?" dedi. Yüzünü göremesem de kaşlarının havalandığını biliyordum. Bu düşünceyle tebessüm ettim. "Tamam tamam, belki değil. En çok sana dokunmayı seviyorum." "Ben seninle ilgili her şeyi en çok seviyorum. Sinirlenince ağlamanı, pijamalarınla bu kadar şirin oluşunu, duygusallığını, kıskanınca yüzünün aldığı ifadeyi, şefkatini, yalansızlığını, dupduruluğunu, sana dair her şeyi en çok seviyorum bal dudak." Tanrım bu kadar güzel konuşmak zorunda mıydı? O kadar duygulanmıştım ki, gözyaşlarımı zapt etmeye çalışırken kendimi oldukça fazla kasıyordum. İlk defa mutluluktan ağlamanın eşiğindeydim. "Senin her köşeni ezberledim biliyor musun? Şu an ağlamamak için verdiğin savaşı tahmin edebiliyorum ama ağlama güzelim. Sana gülmek daha çok yakışıyor."
59 parts