Şu an kaç kat yüksekte durmuş aşağıya baktığımı bilmiyordum, halbuki az önce ağabeyim beni okuldan almış şoför koltuğunun yanındaki koltukta oturmuş eve gidiyorduk. Ama şu an nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Neden daha önce hiç görmediğim, bilmediğim bir evin çatısında durmuş aşağıya bakıyordum ki? Tanrım delireceğim! Ama olmaz! Hayır aklımı yitiremem, deliremem en ufak bir yanlışım da aşağıya düşerim! Tanrım, çok yüksekteydim eğer buradan düşersem sanki un ufak olacakmışım gibi hissediyordum, sanki düşersem toz tanelerinden bile daha küçük olacakmışım. Ben burada ne arıyordum ki ağabeyimin yanında kendimi nasıl güvende, huzurlu hissediyorsam şimdi... Şimdi ise tam tersiydi. Ne yapacaktım ki burada, niçin buradayım, nasıl geldim acaba arabada uyuya mı kaldım? Evet, evet en mantıklı açıklaması bu! Sakin olmalıyım, evet sakin olmalıyım. Derin derin nefesler almalıyım, hadi derin bir nefes daha.Olmuyor, yükseklik korkum adeta kanıma adrenalin pompalıyordu sanki. Be...benim yükseklik fobim vardı, sanki şimdi nefessiz kalacağım da düşüp milyonlarca kum tanesi olacakmışım gibi. Başım dönüyordu, midem alt üst olmuştu. Ama düşmemek için çaba sarf ediyordum. Beynimin fonksiyonları durmuş gibiydi. Ne yapacağımı bilemiyordum. Nefes almayı dahi unutmuştum.