Hayatında dört kadın vardı bu adamın. Bir annesi, üç ablası ve hepsinden ayrıldı. Annesinden kalan kalbinde dinmeyen bir sancı oldu, üç ablasının onda bıraktığı çaresizlik, katledilmiş hayaller ve umutsuzluk oldu. Küçük yaşta babası tarafından evden kovulan bu çocuk kazandı, sokaklarda kaldı, bir parça ekmek için çalmadık kapı bırakmadı, aç kaldı sokaklarda uyudu ama başardı kendine çizdiği yolda yürüdü ve başardı. Ama hâlâ çaresiz, hayalleri katledilmiş, umutları elinden alınmıştı.
Bir kadın vardı hayatında dört adam olan. Bir babası, iki kardeşim dediği dostu ve hayalleri katledilmiş, umutları elinden alınıp çaresiz bırakılmış bir aşkı. Kadın aşıktı çok aşıktı ama adam çok uzaktı, uzak kalmak zorundaydı.
Aşmak istiyordu, hayalleri olsun istiyordu ama yapamıyordu, adam kadına gitmek istiyordu ama yapamıyordu.
Kadın adama gitmek istiyordu ama arada çok büyük bir uçurum vardı. Atlamak istedi kadın ama düşecekti, atlamadı, atlayamadı kadın.
Bir köprü lazımdı işte adam kadına, kadın adama ulaşmalıydı bu köprüyle ama adam yapamıyordu.
Kadın ise çalışıyordu ama tek başına bu köprüyü bir uçtan diğer uca kadar yapabilir miydi?
Bilmiyordu...