uyarı: Bu hikaye büyük adada yaşanmış gerçek bir olaydan esinlenmiştir.
"Sen benim dostumdun" dedi. Yorgo bunu komik bulmuş olacak ki gülmeye başlamıştı.
"Dostlar birbirlerinden çalmaz" dedi ve Manolis'i saldan aşağı, kayalıkların dibine attı her yanı kan olmuş bezi ve kana bulanan kaya parçasını da onunla birlikte attı. Elleri en yakın arkadaşının kanına bulanmış bir şekilde, salın ortasında durmuştu, can dostunun yavaşça suda kaybolmasını seyretmişti.
Manolis, adanın sularına battıkça karanlık ve soğuk onu takip etmiş, can dostunun bulanık görüntüsü gittikçe kaybolmuştu, kafasından akan kanlar suda kaybolurken tek düşünebildiği şey ölümüymüş, genç ve günahsız bir ruhmuş onunkisi böyle olmamalı diye düşünürken, suyun dibine batmış karalıktan başka bir şey yokmuş artık onun için, bilincinin ve hayatının son damlasını büyük adanın heybetli sularında kaybetmiş...
Kararlı ve duygusuz olduğuna güvendiğim sesle, "Onları serbest bırakmak için ne istiyorsun?" diye sordum.
Fazla düşünmeden soruma yanıt verdi.
"Seni!"
Tek kelimelik bu cevap tam da duymak istediğim şeydi.
"Gel de al o zaman orospu çocuğu. Arkadaşlarımı da hemen serbest bırak. Onlara bir şey yaparsan senin sonunun da, temsilcin gibi olması için elimden gelen her şeyi yaparım."