Her şey bir çark oyunuyla başladı.
O çark beni gözlerimi açmaya, duyduklarımı dinlemeye zorladı. O çark, o kuyudan çıkmak için elimi uzattırdı.
O çark beni Ç.T. ile tanıştırdı.
Herkesin duyduğu, kimsenin tanımadığı, herkesin sevdiği benim yargıladığım Ç.T. bir anda hayatıma girdi...
Onları tanıdım,onları anladım, onları sevdim...
Onu tanıdım, onu bazen anladım, onu...
Bu benim kendimi bulma hikayem, kendimi tanıma hikayem ve hatta kendimi sevme hikayem...
Bu benim Levla olma, birinin Levla'sı olma hikayem...
Tüm hakları saklıdır.
"Ki ben artık herşeyini kaybetmiş bir kızdım. Her bir yanım kimsesizdi. Ailem gitmişti benim. Ve bizi ayıran ölümdü. Ölümün çaresi yoktu ki."
Liya bir gün dayısıyla kavga eder ve tek sığınağı olan mezarlığa,ailesinin yanına gider. Oradan ayrılırken bir şehit mezarı görür. Abisinin de asker olmak istediğini hatırlar ve gözleri dolar. Elinde kalan çiçekleri o mezara bırakır.
O sırada ise yüzbaşı ve tüm tim onu izlemektedir.
"Bu kız kim ve neden kardeşimin mezarının üstüne çiçek bırakıyor."der Yüzbaşı.
Yüzbaşının hiç akrabası yoktur. Kıza baktığında birşeyler anımasamaya çalışır fakat olmaz. Birkaç yıl önce işkenceye uğradığı için hafıza kaybı yaşamaktadır.
Liya ve Yüzbaşının geçmişi bir tarafta dururken gelişen tatsız bir olay onları tanıştırır.
Hoşgeldiniz benim biricik dünyama. Dünyamıza...