"GAMZE,DUBLİN. HAYALLERİMİZİN ŞEHRİ."
Şimdiden büyümüş gözbebeklerine odaklandım. Hayallerimizin şehri demişti. Bir şey demeye çalışmıştım ama Deniz'in teması buna engel oluyordu. Bu öylesine çocuksu, saf bir heyecandı ki benim için. Neredeyse ağlamaya başlayacak,ardından kendimi Deniz'in kollarına bırakacaktım. Bu dürtüye karşi direndim. Deniz bileklerimi bıraktı ve coşkuyla konuşmaya başladı.
"Düşünsene, Dublin'deyiz. Kar yağmaya başlıyor ve Temple Bar'a giriyoruz. Birer sıcak çikolata alıp Once'ı yeni baştan izliyoruz. Her bir ayrıntısına yeniden düşüyoruz. Ardından kulaklığın biri sende biri bende, "falling slowly" dinliyoruz. Filmin çekildiği köşelere bakıp film kareleriyle caddeyi yeniden turluyoruz. Sonrada Trinity kütüphanesine gideriz. Oscar Wilde'ın birkaç şiirini bulur, beraber çeviririz-"
Dayanamayıp atladım.
"Ya Ha'penny köprüsü! Bacaklarımızı demirlerin arasından sarkıtıp "Brooken hearted hoover fixer sucker guy" Söylemeyecek miyiz?"
Güldü.
"Söyleriz."