"O, tüm yaşıtları ve büyükleri gibi kaybolan bir şehre doğmuştu. Kimse bu düzenli afetin ne zaman başladığını bilmiyordu ve aslında pek az kişi mekanizmasını araştırıyordu. İnsanların tek istedikleri ise kaybolmamaktı. Kaybolmak sadece bir bina için değil, şehirde yaşayan neredeyse her canlı ve cansız mahlûk için en olası sondu. Hayat sizi yavaşça törpülerdi bu şehirde. Acısız bir süreçti, bu yüzden varlığınızı yitirinceye kadar ne olduğunu hissetmezdiniz bile. Yitmek ise, gitmek kadar hızlıydı. Kaşla göz arasında bu mistik şehrin oynak damarlarında dolaşırken kaybolabilirdiniz yaşamdan. Bu yüzden halk ölmekten çok kaybolmayı dert ederdi. Çünkü kaybolmak ölümden daha tez gelirdi."All Rights Reserved