◇◇◇◇◇
Dünya güzel olsaydı doğarken ağlamazdık.
Yaşarken temiz kalsaydık,ölürken yıkanmazdık...
Ayarı yoktu bazı acıların...Gece de ağrıyordu,gündüz de.
Yazın da sızlıyordu,kışın da.
Birşeyden emindim.Kendimi üzdüğüm kadar kimseyi üzmemiştim bu hayatta.
Ama artık böyle olmayacaktı!
Ne ben üzülecektim artık,ne de beni üzeni anlayışla karşılayacaktım.
" 'İnsanların ar damarı ne zaman çatlar biliyor musun Elfida? Birinin göz yaşlarına sebep olduğu halde,hiçbir şey olmamış gibi davrandığında.'
Sait amcanın ben küçükken söylediği sözler kulaklarımda çınlarken,ilk önce ellerime baktım,daha sonra gökyüzüne.
Dudaklarımda histerik bir gülüş yer edinirken derince soluyup gözlerimi kapattım.
Sanırım benim ar damarım..bugün çatlamıştı!
◇◇◇◇◇
Bir kötülük dört doğruyu götürür; iyilik , güven , sadakat , huzur.
Ve birde getirisi vardır; İNTİKAM!
Vaveyla,çığlıklar yankılanacak!
Vaveyla,feryatlar her birinizi bulacak!
Vaveyla ailesine hoşgeldiniz! Şimdi,hikayemi en baştan dinlemeye hazır mısınız?
03.05.2020
◇◇◇◇◇
Tüm hakları saklıdır,herhangi bir çalıntı söz konusu olduğunda yasal işlem başlatılacatır.
◇◇◇◇◇
Kapak: benbittimaq
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki tehlikeli bir terör hücresini etkisiz hale getirmektir. Ancak operasyon sırasında Tuğra, gizemli bir şekilde ortadan kaybolur. Tim, Tuğra'sız dönmenin acısını ve şaşkınlığını yaşarken, Tuğra ise kendini beklenmedik bir zamanın içinde bulur. Tam 300 sene önceye, İskoçya'ya gitmiştir.
Tuğra, hem kendi gerçekliğine dönmeye çalışırken hem de İskoçya'nın gizemli topraklarında hayatta kalmaya çalışır. Bu süreçte zamanın ve mekanın sınırlarını zorlayan aşk, dostluk, gizem, aile ve sadakat hikayesi de gelişir.
Hayatının yeni savaşı başlar, bu sefer kılıçlarla...
Kesit:
---
Bir Ingiliz kadınının burada ne işi var?" Diye devam etti karşımdaki adam İngilizce konuşarak.
"İngiliz değilim, Türküm" dedim ama adamların hepsi anlamaz gözlerle bakmaya başlamıştı. Zaten vücutları komple boyanmıştı ve korkutucu tipteydiler.
"Türk mü?"
Neler oluyordu??
Az önce çatışmanın ortasındayken ortalık kurak araziydi. Mağaranın arka kapısından çıkınca böyle büyük bir ormana nasıl gelmiştim ki? Hem ben haritacıydım ve bölgede böyle bir orman olmaması gerekiyordu. Birazdan tim arkadaşlarım da beni bulurdu nasılsa.
"Bizimle geliyorsun" diye devam etti esmer, uzun saçlı dev gibi olan adam.
"Burası neresi?" Dedim aynı adama bakarak. Sanırım bu grubun lideriydi. Kamuflajıma attığı tuhaf bakışları ise görmezden geldim. Ancak kısa süren sessizlikte, o boğuk sesini tekrar duydum.
"Klanıma hoş geldin küçük kız..."