O, acıyı iliklerine kadar hissetmiş genç bir kadın. Hayatının en güzel zamanlarını, gençliğini, bir lanet uğruna heba etmek zorunda kalan biri. Aynalara, aynalardaki aksine küstürülmüş yorgun bir ruh. Lâkin kimsenin olamayacağı kadar da güçlü. Özden Gürler. Hayatını geri kazandıktan sonra elde ettiği başarılarla herkesi kendine hayran bırakan gerçek bir yeni çağ kraliçesi. Özden'in prensipleri ve tüm zorluklara karşın kendince kurduğu bir düzeni vardı ve bu düzen tam da istediği gibi işliyordu ; kusursuz. Ta ki hiç tanımadığı bir adamdan hiç beklemediği bir teklif alana ve hayatı tümüyle değişene dek. ... "Sen..." dedim kirpiklerimi birbirine geçercesine kırpıyorken. Kalbim, göğsümde öfke ve hırsla çarpıyordu. Ateş saçan gözlerim onun harelerine tutunduğunda çenesi kasıldı. Gözleri birkaç saniyeliğine kapandı. Anlatmak istiyordu, anlamak istemiyordum. "Ben..." dedi, sanki devam etmem için beni teşvik ediyordu. Heybetli ama bir o kadar da sıcak vücuduyla bana doğru bir adım attı. Özel alanıma girmesini istemiyordum. Dilimdeki zehri akıtarak onu engellemek istedim. "Hayatımda verdiğim en kötü karardı seninle tanı..." Cümlemi tamamlama dahi izin vermeden uzun ince parmaklarıyla dudağıma dokundu. Parmağının ucu dudak çizgilerimi boydan boya takip ederken yutkunmak çok zordu. Yüzüme çarpan sıcak nefesi bile içimdeki fırtınayı söndürmeye yetmiyordu, yetmeyecekti. Öfkeliydim, kırgındım, pişmandım. Lâkin bana yaşattığı duyguları bin kere betimlesem, bin kere döksem kelimelerimi ince yaprakları sararmış defterime, gene de anlatamazdım. Benim kitabımın başrolü bendim, o ise kitabıma izinsizce giren bir karakterdi. Nereden bilebilirdim bir gün kitabımın asıl başrolü olacağını? Arın Yazıcıoğlu, hayatımın durgunluğunu, sakinliğini çalmıştı benden. O varken gözlerimdeki okyanusun dalgaları hiçbir