"Sahiden, Seuldan buraya, Tokyo'ya, sadece aşık olmak için mi geldin?" duyduğu kelimelerle birlikte dudaklarını alayla yana doğru kıvırdı, dilini viski bardağının etrafında gezdirirken dişleri arasından rahatça duyulabilecek, insanın içini gıdıklayan bir nefes aldı ve bardağını usulca masanın üzerine koydu; "Mark Twain, ne demiş bilir misin? 'Bundan yirmi yıl sonra, yapmadığın şeylerden, yaptıklarından daha fazla pişmanlık duyacaksın. Bu yüzden, hatalarını söküp at. Güvende olduğun limandan ayrıl. Yelkenlerini rüzgarla doldur. Araştır. Hayal et. Keşfet.' Bahse varım şuan aynen şunları düşünüyorsun; 'İyi de, bunun sorduğum soru ile ne alakası var?' Şöyle açıklayayım; hayal ediyorum ve keşfediyorum." Bir an duraksadı ve karşısındaki genç adamla göz kontağı kurduktan saniyeler sonra komik bir şey varmış gibi güldü, alt dudağını dişleri arasına almadan hemen önce devam etti, "Ben aşkı kaşfediyorum." Not : Editörlük binasının ismini tamamen salladım. Hayali bir bina -zaten anlarsınız- BoyxBoy olacağı için ona dikkat ederek okuyun. Ayrıca transeksüeller falan da var. Homofobik iseniz şimdiden uzak durun. Kimsenin morali bozulmasın.