karanlık ve kasvetli havasıyla londra'nın sokakları, geceleri çeteler tarafından korunuyordu.
dorcas, remus ve alice'in çetesi rabastan'ınkine düşmandı. her şey, lord voldemort rabastan'a zor bir görev verdiğinde başladı. üç düşmanını tanıyacak, onların kendisine güvenmesini sağlayacak ve kaleyi içten yıkacaktı. dorcas, remus ve alice ise buna asla izin vermeyeceklerine emindi.
ama her şey bu kadar kolay değildi. siz dünyaya hangi taraftan bakarsanız bakın; aydınlık ve karanlık, iyilik ve kötülük, dostluk ve düşmanlık, aşk ve nefret her zaman iç içeydi. asla birini seçip bir diğerini kenara bırakamıyordunuz. onlar da, ne beyaz ve mutlu gündüzün ne de siyah ve mutsuz gecenin insanları olabildiler. onlar ikisinin arasında kalmaya mahkumdu. onlar yağmurlu bir akşamüstüydü.
benim anlattığım ise, onların, grinin hikayesiydi.
gangster!au
babamın kafasına silah dayayan adam konuştu. "kızın mı oğlun mu seç levent bey" ablam salya sümük ağlarken oda annem ve babam gibi çağresizdi. babam konuştu," cenk " " efendim baba " babamın gözünden bir damla yaş düştü " hayır, cenk'i alabilirsin " duyduğum sözler karşısında kolumdaki çanta yere düştü. kaskatı kesildim, ablamın ve annemin ağlamaları dahi gelmiydu artık kulağıma. kolumu çekiştirilmeye başlamaları bile bana yardımcı olmuydu, kendime gelemiyordum. korkuyordum, hemde çok korkuyordum.