" Aşk acısı mı çekiyorsun?" Duyduğum alaylı sesle , hızla Ona döndüm. Resmen sanki sesimi duymuştu.
Bana bakmıyordu, yine. Söylediği şeyi düşündüm. Ben hiç aşık olmadığım için hiç aşk acısı çekmemiştim. Nasıl bir şey olduğunu bile bilmiyordum!
Tamamen kara adama döndüm. "Hayır. Açıkçası ne olduğunu bile bilmiyorum." Dedim utançla. Bana cevap vermemesiyle kaşlarımı çattım.
"Sence aşk nedir?" Diye Onu tekrar konuşturmaya çalıştım. Hâlâ bana dönmemesiyle sinirlerimi bozmayı başarmıştı.
"Kusura bakma patavatsızlık ettim!" Deyip sinirle önüme döndüm.
Adam resmen beni tınlamıyordu. Nerden gelip yanıma oturduysa,başka yer mi yok! Cevap vermek çok da zor olmamalıydı.
Ben sinirle manzarayı izlerken , yandan gelen sesleri kulak ardı ettim. Sesten anladığım kadarıyla doğrulmuştu. Umarım giderdi!
"Gökyüzündeki yıldızları say o zaman anlarsın." Farkında olmadan hemen Ondan tarafa bakmıştım. Baktığım gibi de tutuşmuştum. Bana bakıyordu. Keskin kahve gözleriyle... beyaz teni ay ışığında parlıyordu adeta. Kavisli yüzü bir ressamın kaleminden fırlamış gibiydi. Çok güzeldi.
Kaşlarını çatmasıyla, öksürüp kendime gelmeye çalıştım. Böyle bir şey
beklemiyordum. Donup kalmam normal değil miydi!
"O zaman sonsuz bir şey?" Dedim bulduğum sesimle. Bana dikkatle baktı. Kahvelerinin yeşillerimi bulmasıyla çatık kaşlarını daha da çattı.
"Hayır, zaman kaybı." Dedi buz gibi sesi.
•°•°•Todos los derechos reservados