"ama sen hayatıma girince karanlık duvarlarda rengarenk oldu tablolarım." diyordu Oğuz. o karanlık duvarların şahit olduğu acısını, teninde silinmeyen izleriyle anıyordu çünkü. rengarenk tablolar nefes oluyordu çürüyen portresine.
duygularını sildiğini, kalbini toz tutmuş raflarda beslediğini, iyi bilen biri vardı. o kalbi oradan almaya çalışıyordu, gözlerindeki sönmüş baharı yeniden canlandırmaya çalışıyordu. üzerine örtmeye çalışıyordu tüm ezbere bildiği masalları.
"kelebeğin ömrünü unut, o unutuyor severken."
diyordu tüm kanayan çabasıyla. kalbinin acısından kurduğu beşikte onun hiç sevilmemiş çocukluğunu sallıyordu.
***
adanmışlık vardı bu hikayede, sevgi vardı.
bir kanat çırpınış vardı, iyileşmeyen yüreklere...
sonunu bile bile atılmış cesur adımlara ithafen.
10.05.20
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."