"Kötü olduğun bir şey var mı?" dedim gülümseyerek ona dönüp.
"Zor bir soru." dedi gülerek. Sonra gökyüzüne bakarak düşünmesini izledim. Öyle sevimliydi ki... "Açık uçlu sorularda kötüyüm." dedi kıkırdayarak alayla. Bu kahkaha atmama sebep oldu.
"Tatlı. Başka?"
"Bisiklet sürmekte berbatımdır. Her yere takılır ve çarparım. Resim çizmeyi beceremem. İlkokulda bile ödevlerimi abime yaptırırdım hep. Hele o perspektifler yok mu? Argh, kaç kağıt parçaladım bilmiyorum. Genelde insanlarla iletişimim de kötüdür, mimiksiz olduğumu söylerler. Hiç konuşmadığımdan şikayet ederler." Gözleri gözlerime kaydığında gülümseyerek onu izliyordum. "Sen eminim onlarla aynı fikirde değilsin." Bu yine gülmeme sebep oldu.
"Kesinlikle değilim."
"Ve..." Adımını biraz daha uzağa atıp önüme geçti hala yürüdüğümüz sırada. Durduğumda o da durdu. Tam karşımdaydı ve aramızda bir adımlık mesafe vardı sadece. "Sevimli insanlara zaafım var. Konu onlara geldiğinde kendimi -istediğin manada düşün- asla tutamam." Öylece gülümseyerek birbirimize bakıyorduk. Eğer alkol almış olmasaydım kesinlikle böyle bir anda böyle rahatça gözlerine bakamazdım. "Özellikle kısa boylu, çekik gözlü bir çocuk konusunda." Elleri belimi buldu, iki yandan aşağı kayıp tişörtünün eteklerini tutarak beni kendine doğru çekti. Elleri sıcacıktı. Yanıyormuş gibi hissetmeme sebep olacak kadar. "Ki üzerinde benim tişörtümle karşımda duruyorken."