Ufalanmış, artık tozun toprağın arasına karışmış kanatlarıma bakarken kendimi olduğum kişiden çok farklı hissediyordum. Sanki bedenim hafiflemiş hissine kapılırken, kanatlarımın yokluğu sadece bu hisse acı bir gülümseme eşlik ettirdi. Kanatları olmayan bir Kelebek... Kanatları olmayan bir ruh! Parmakları mı kuma dönüşmüş kanatlarımda gezdirirken, bir gün onlara tekrar kavuşamayacağımı bilmeme rağmen sonkez veda edercesine dokundum. Derin bir nefes alırken gözlerimi denizin üstündeki taştan kaleye çevirdim. Sanki eskinin sessizliğini fısıldıyordu. Gözlerimi kapatıp, nefesimi tuttum. Kulaklarım pür dikkat bu eski kalenin içinde saklanmış sesleri dinlemeye başlamıştı. Bir derdi vardı kalenin kendi derdimi bir yudum nefeste unutturmuştu. Deniz'in çırpınışı onun hikayesine eşlik ederken çok yakından duyduğum bir hikaye ise tamamen dikkatimi o tarafa çekti. Tek düşümdüğüm o sesi daha yakından dinlemekti. Usulca üzerine oturduğum kumlardan kalktım. Uzun eteğime yapışmış bir kaç kum parçasından hızlıca silkelenerek kurtuldum. Sesin geldiği tarafa doğru adımlamaya başladım. Çıplak ayaklarım kumların üstünde alışa gelmiş bir sessizlikten ilerlerken sessiz hikayenin yükseldiği sülietin arkasında durdum. Kaç yıl olmuştu sahi bir insanla karşılaşmayalı? Kaç yıl olmuştu sessiz bir ağlamaya şahit olmayalı?All Rights Reserved
1 part