Ece... Müzikle insanlara ulaşabilen, kendi ayakları üstünde durmak zorunda kalmış ve erken büyümüş ancak içindeki küçük kızdan hiç kopamamış bir kadın.
Berkay... Hayallerinin peşinden koşarak sevdiği işi, sevdiği insanlarla yapan, çizerek ve okuyarak rahatlayan, "çapkın" olarak lanse edilmiş fakat bu kelimeyle yakından uzaktan ilgisi olmayan bir adam.
Bir okul koridoru... Bu iki küçük, yaralı çocuğun hikayesinin başladığı ve Ece'nin vücuduna bu anların kazındığı yer.
14 yıl...
Ece'yi 12 yaşındaki küçük ve aile sevgisinden yoksun bir kızdan, 26 yaşında acıların büyüttüğü, güçlü bir kadına; Berkay'ı da 14 yaşında ilk kaybını vermiş ve ne yapacağını bilemeyen bir çocuktan, 28 yaşında başarılı bir adama dönüştürmüştü.
Peki ya aşk? 14 yıl aralarındaki masum duyguları silebilmiş miydi? Eski raflarda tozlanmaya mahkum muydu onların bir araya geldiklerinde içlerinde filizlenen umutlar?
Ece dokunamadığı bir çift mavi gözü özlüyordu fakat o gözler onun kalbine dokunmuştu çoktan.
Doğum gününde terk edilen Meyra Akay, kısa süre sonra hamile olduğunu öğrenir. Bebeğinin babasının ona destek olmayacağından emin olan Meyra'ya umut hiç beklemediği yerden doğar. Aynı hastanede çalıştığı ve sürekli didiştiği doktor Yaman Yürekli, yıllardır aşık olduğu kadının en büyük destekçisi olur.
Bu süreçte yaptıkları anlaşmalar ikisinin arasında kalsa da bazı anlaşmaların altında kalbi karıştıran bir gerçek yatar.'