Bulduğum ilk fırsatta kafamı çevirip arkamızı kontrol ettiğimde onların deli gibi peşimizden koştuğunu gördüm. "Geliyorlar! Dedim hızla alıp verdiğim bir nefesle. "Arkana bakma, koşmaya devam et." Dedi. Duyduğum bütün endişeleri bir kenara bırakıp koşmaya devam ettim. Dakikalar sonra onlara izimizi kaybettirmeyi başardık ve iki binanın arasındaki bir metrelik açığa girip saklandık. Ayaz elimi bırakıp kendini yere attı. Nefes nefese kalmış bir şekilde sırtını duvara yasladı. "Bu yaptığın çok tehlikeli bir şey." Dedi. Nefes nefese kalmış bir şekilde yanına oturdum. Ayaklarımı karnıma çektim kafamı duvara yasladım ve yüzümü ona doğru çevirdim. "Seninde yaptığın şey çok tehlikeliydi." Diye karşılık verdim. "Buraya gelmemeliydin." Diyerek yüzünü bana çevirdi. "Gelmek zorundaydım." Dedim. "Gelmeseydim seni öldürebilirlerdi." Bakışlarını tekrar karşısındaki duvara çevirip soğukça tebessüm etti. "Kötülere bir şey olmaz." Dedi. "Sen kötü biri değilsin." Dedim fısıldayarak. Ardından ayağa kalktım ve karşısında durdum. "Artık polise gitmenin zamanı geldi. Hatta yarın direkt konsolosluğa gideceğim. Bir daha böyle tehlikeli bir şeye kalkışmana gerek kalmayacak." "Bu kadar çabuk pes etmemelisin 'küçük bela' " diyerek ayağa kalktı. Oluşan kısa bir sessizlikten sonra arka cebinden bir şey çıkarıp bana uzattı. Telefon ve pasaportum. Büyük bir sevinçle yüzüne baktım. "Onları geri aldın mı!" Sevinç içinde boynuna atlayıp ona sarıldım. "Teşekkür ederim Ayaz! Teşekkür ederim, teşekkür ederim, çok teşekkür ederim!" "Biraz daha asılmaya devam edersen boynumu kıracaksın." Diye homurdanınca aniden boynunu serbest bıraktım. Afallamış bir şekilde geriye doğru hızlı bir adım atmak istedim fakat o elini kafamın arkasına getirerek beni durdurdu. "Arkanda duvar var." Dedi. "Dikkat et." Kalbim bir an atmayı bıraktıAll Rights Reserved