Islak Kelebek... Düştüğü kör kuyunun dibinden tenini okşayan o soğuk rüzgâra rağmen, gök yüzüne umutları eşliğinde el uzattı. Ona uzanan elin bir Azrail'e ait olduğunu nasıl bilebilirdi ki? Tuttuğu elin kanı masumluğuna akıp tüm ruhunu kuşattı. Baktığı gözlerin derinliği kanatlarına bir ok misali saplandı. Sahip çıkamadığı özgürlüğüne ağladı, kül olup ateşlere savruldu. Kainat şahit oldu masum ruhun ölüşüne. Peki ya Azrail hiç mi üzülmedi? Tabi ya onun buz tutmuş kalbi vardı. Aşık olur muydu o kelebek acılara? Aşk doğar mıydı ki paslanmış kalpte? Bu iki ruh imkansızı istemişcesine savaşır mıydı? Kaderin kurduğu acımasız türlü oyunlara karşı sağ kalabilirler miydi? Ölüm! Her an enselerinde bekliyordu. Cehennem alevinin göğe kadar vurmasına kainat şahit oldu. Ateş büyüdükçe büyüdü ve iki bedenide kuşattı. Solmuş çiçekler ümit yeşertti. Efkardan aşk doğdu! Tufan koptu gecenin ayazında... Toz taneleri savruldu dolunayın ışığında ve iki ruhun dört bir yanını kuşattı. Lal olmuş diller konuştu geçmişin Silinmeyen İzleri eşliğin de. Aşkı tüm acılara rağmen bahşetti gecenin hüznü. İki ruh özgürce delicesine sevişti! (+18 sahneler olacaktır rahatsız olanlar okumasın)
16 parts