Küçükken halam ve teyzeme onların nerde olduğunu sorduğumda bana onların oyuncaklar ülkesinde olduklarını söylerlerdi.Beni niye yanlarına almadıklarını sorduğumda,oraya sadece anne babaların gidebileceğini,oraya giden anne babaların çocuklarına sadece her akşam oyuncak gönderebildiklerini söylerlerdi.Oradan çıkamıyorlardı.Ben,gün çabuk geçsin diye akşama kadar yatağımdan çıkmazdım.Uyumaya çalışırdım akşama kadar. Her akşam teyzem işten gelirken elinde oyuncak olurdu.Güya annemlerin gönderdiğine inanırdım.Ama yalandı.Bu yalanın gerçeği neydi biliyor musunuz? Sadece teyzemin çalışıp geçindirdiği bir evde yaşıyorduk ve onlar beni kandırmak için her gün eve bir ekmek eksik alıp oyuncak alırlardı.Bu çok basit bir cümle sizin için, değil mi? Ama benim için öyle değil.Onları,Allah'ın her günü zora soktuğum için kendimden nefret ediyorum.Ama en çok da o kadın ve o adamdan nefret ediyorum.Bir süre sonra artık oyuncak istemedim.Sadece onları istedim yanımda.Onların bana aldığı oyuncağı yırttım,kırdım...Artık oyuncak istemiyordum,onları istiyordum...Sarıp sarmaladılar bir gün beni.Sarıldılar beni boğacak dereceye gelinceye kadar.Hiç bir şey anlamadım.İkisi de ağlıyorlardı.Sonra anlattılar bana her şeyi.Gidişlerini...bırakışlarını...Bıraktı onlar seni dediler,ağlaya ağlaya anlattılar...Sonra onlarca kez özür dilediler.Hiç ama hiç suçlu olmamalarına rağmen ağlayıp özür dilediler benden.Sustum.Gözyaşlarımı tuttum zar zor.Sırayla ikisinin de sildim gözlerini.Sabaha kadar ağladık beraber.Sonra hiç ağlamadım biliyor musunuz? O gün sondu.O gün son ağlamamdı...