Peşime takılan adamdan topallaya topallaya ne kadar hızlı olabilirse o kadar hızlı kaçıyordum. İzimi kaybettirmek için dar bir sokağa girdim. En sevdiğim şeyler tam tepemdeyken korkudan ölecek raddeye gelmiştim. Yağmur ve gece, tam üstümdeler işte. İzimi kaybettirmenin verdiği, huzurla gökyüzüne bakarken kulağıma bir ses ilişti. Küçüklüğümden beri alışık olduğum bir şeyin sesi bu, sprey boya sesi... Sessizce oradan uzaklaşacakken çamura ayağımın saplanmasıyla beraber yaralı olan bacağımın yanması bir oldu. Çektiğim acıyla ufak bir çığlık firar etti dudaklarımın arasından istemsiz. O tarafa baktığımda grafiti yapan çocuk hızla yanıma geliyordu. Hızlıca olduğum yerden kalkıp yine ne kadar hızlı olursa o kadar hızlı denecek bir hızda ilerlemeye başladım. Birden önüme biri çıkıp kolumdan tuttuğu gibi duvarla arasına aldı beni. Grafiti yapan çocuktu. Ani bir şekilde kucağına almasıyla beni, yüzüne şaşkınlıkla baktım. Endişelendiğimi görmüş olacak ki rahatlatıcı bir ses tınısında konuşmaya başladı. "Yardıma ihtiyacın var, yardım edeyim çıkacağım hayatından." . . .