Aşk...
Kör eder mi insanı gerçekten?
Can yakar mı ziyadesiyle peki?
Unutulabilir mi pekâlâ?
Silinebilir mi hafızadan bir çırpıda?
Sevgi...
En güçlü duygu değil midir aslında?
Aşkın altında ezilmeye mahkûm olan değerli, o değil midir en derinde?
Nefretle silinemeyecek olan...
Nefreti yenebilecek olan...
Yalnızca o değil miydi her zaman?
O değil miydi bizi güçlü kılan?
Roman gibi hayatları vardır bazılarımızın... Lâkin bilemeyiz ki o hayat yalnızca bize ait değildir. O roman yalnızca bizi yazmaz satırlarında.
Canını yakar bazılarımızın sevinçleri bir başkalarımızın, ruhumuz bile duymaz...
Unuturuz bazılarını farkında bile olmadan.
Ve bilemeyiz ki o unutuş, bir başkasının hayatını karartacaktır.
Bencilce yaşarız ve ölürüz bazılarımız... Bencilliğimizin farkına bile varamadan.
Bizim romanımız birçok ruhu temsil edecektir lâkin bunu çok geç anlarız...
Pişmanlık iplik iplik işlerken ruhumuza, roman bitti sanarız o an...
Ancak son sayfa elimizde olmadı hiçbir zaman.
Elimizde olanların kıymeti, bir gün kalbimize kor bir ateş misali düşer fakat elimizde kalan, yalnızca bir hiçliktir... Acı bir kaybediştir.
🍁🍁🍁🍁🍁
Okurken asıl hikayeyi fark edebilmeniz gerektir bazen...
Bu roman gerçeklik içerir lâkin gerçekliği görebilmek önemlidir.
Dejavu yaşatabilir size bazı satırlar...
O pişmanlık bazen sizin bile gönlünüze işlemiştir.
Kendinizi bulabilmeniz, asıl hikayeyi görebilmeniz gerekir.
🍁🍁🍁🍁🍁
Çok geç fark ederiz.
Ölen ölmüş, biten bitmiştir...
Son sayfa çevrilir...
Kapak kapanır.
Satırlar arasında ruhumuz ezilmiştir.
~psickopat~
Psickopat sunar: -22.05.2020-