"Adı neydi demiştiniz?" diye sordu polis memuru, ama bıkkınlığı sesinden ve yüzünün aldığı ifadeden anlaşılıyordu. Aldırmadan Harry'nin tam adını söyledim ona. Parmakları hızlı hızlı klavyede gezindi. Başını iki yana salladı.
"Bu isimde kimse yok."
"Ne? Bir daha bakın. Onun milyonlarca takipçisi var."
"Hanımefendi, bu isme benzeyen hesaplar şunlar," derken ekranı bana döndürdü. Saçma sapan hesapları gösteriyordu bana.
"HARRY-EDWARD-STYLES!" diye bağırdım. Arkamda işlemeye devam eden günlük işlerin bir anlığına durduğunu, ofisteki herkesin bana baktığını hissettim ama umurumda değildi. "Bir daha bakın." Hoşuma gitmeyen bir deja-vu yaşıyordum. Yine tuhaf bir şeyler oluyordu, hissetsem de inkar etmek istiyordum. Her şey yolunda olmak zorundaydı, her şey 'normal' olmak zorundaydı.
"Belki de onun için bir kayıp ilanı çıkartsak iyi olur,"
"Anlamıyorsunuz," Nefesimi burnumdan alıp verdim. Omuzlarım çaresizlikle aşağı düştü. "Kayıp olan benim."
ONCE UPON A TIME (Harry Styles Fanfiction. Türkçe)
43 parts Complete
43 parts
Complete
FLASHBACK
Saçları çok güzeldi, çok kıvırcıktı. Bir buklesini parmağıma doladım. ‘’Senin saçların neden marul gibi?’’ dudağını sarkıtıp başını önüne eğdi ‘’Bilmiyorum.’’ Ona sarıldım. ‘’Üzülme ben çok beğendim.’’ Güldü. Sarı uzun saçlarıma dokundu. ‘’Bende senin saçlarını beğendim.’’ O da bana sarıldı. ‘’Arkadaşım olur musun?’’ diye sordu, ayağa kalkıp bana elini uzattı. Bende tutup kalktım. ‘’Olur. Benim adım Daphnie. Senin adın ne marul?’’ .’’ Harry.’’ Elimi tuttu ve yürümeye başladık…