"Kızılım..." tanıdık sesi kulaklarımı, kokusu burnumu, nefesi ise ensemi okşadı. Huylanarak sol elimi ve yanağımı uzun,kabzalı tüfeğimden ayırdım. Kulağımda ki küçük dinleme cihazından gelen seslere odaklanmaya bırakarak ensemi kaşıdım. "Ne zaman ensemde olmayı bırakacaksın?"dedim sinirle, işimi yaparken konsantrasyonu mu bozmasına sinir oluyordum. Elimi tekrar tüfeğime sardım. Duvar dibinden ayrılmadan dürbünden gözlemledim el verdiği kadarıyla etrafı,görünür de kimse yoktu. Ama tedbir açısından bakmam gerekiyordu. Her an her şey olabilirdi ve bu tedbirsizlik beni istemediğim sonuçlara götürebilirdi. "Ben senin her zaman..." dedi,başımı sağ omuzuma eğerek arkaya çevirdim. Konuşmasına devam etmesini ister gibi gözlerimizi birbirine değdirdim.Tek kaşı havalanmış ciddiyetini sürdürüyordu. "Ensende ki nefesim," dedi tok bir sesle.Dudaklarımda peyda olan gülümsemeyi sundum gözlerine.. Bulunduğumuz konum bana kırmızı alarmlar verirken tüfeği tutan elim titredi,tutamadım. Başımı tekrar önüme çevirdim söylediğini duymamış gibi yaparak. Belime dolanan sol kolu silahımı sabitleyerek düşmesini engelledi. Sağ kolu çekti beni kendisine. Nefesini yine ensemde hissederken buna yakıcı dudakları da eklendi. Bir öpücük hissettim orada kısa ama tutkulu. Geri çekilmeden nefesini son olarak tekrar verdi. "Ve hiç bırakmaya da niyetim yok!"