"Hadi kızım uzat avucunuda bakayım falına." Kadına itiraz edeceği sırada avuç içini kadının elinde buldu. Ne ara kaptırmıştı elini. Pars'a baktı sonraysa avucunda git gel yapan parmaklara. "Bak kızım burası senin kader çizgin. Biz kadınların sağ avuç içi kaderini, sol avuç içiyse yaşam boyu yaptıklarını gösterir. Kendini bırak ve kaderini gör kızım." Sağ elini tutan kadına baktı tekrardan. "Şimdi gözlerini kapat ve avucundaki hareketlerimi keşfet." Kadının buğulu çıkan sesi ile istemsizce gözlerini kapattı. "Bir kadın var kızım. Eli kanlı. Bebekli bir kadın." Dumura uğramıştı kan lafını duyunca. "Yolun karanlık. Yolun sonu ışıksız. Aşkın imkansız." Ne sayıklıyordu bu kadın böyle. Avucunu ellerinden kurtarmak istiyor fakat bir şey buna engel oluyordu. "Kadersizsin sen kızım. Anasız babasız olduğun gibi de kadersizsin." Anasız babasız mı dedi o? Nerden biliyordu bunu. Biraz önce Pars'la konuştuklarını mı duydu yoksa? "Geçmişinde. Sinsi yılan gibi her yanını sarıp sarmalayan geçmişin de.16. Yaş günün saplantın. Her şeyin başlangıcı. Her şeyin bitiş noktası. 16'n hep seninle. Kaçamazsın kaderinden." Hayır! Hayır! Bir şey var bu kadında bir şeyler var. Bedeni uyuşmaya başlamıştı. Ne yapıyordu bu kadın kendisine. Avucunda hissettiği parmakları daha çok bastırmıştı kadın. Yüksek çıkan sesini alçaltarak fısıldamaya başladı. "Oyun içinde oyun; aşkın içinde nefret; nefretin içindeyse intikam var kızım." Oyun. Aşk. Nefret. İntikam. "Ayaklarının altına cenneti sereceğini düşündüğün adam celladın ta kendisi." Karşısında gözleri çıkacakmış gibi kendisine bakan kadın titremesine sebep oldu. Kadının gözlerinin içine baka baka kurduğu cümleyi şimdi değil ama sonra her hücresine kadar hissedecekti. "Celladını sevme kızım! Elleri boğazın da soluğunu kesmek için pusuya yatmış celladını sevme."All Rights Reserved