"Araf vakti." diye fısıldadı kadın.
"Ben arafta kaldım. Ben sende kaldım." Derin bir iç çekerek, son süzülen göz yaşınıda elinin tersiyle sildi. Kendine yaklaşan adamı görmezden gelip arkasını döndü. Bir kaç saniye sonra adamın elleri, kadının ince beline dolanırken, tekrar sitem dolu sözcükler kadının dudaklarından döküldü.
"İstanbul'dan buraya, bu kahrolası Ürgüp'e gelişimiz sadece üzücü bir cenaze içindi."
Duyguları, geçmişiyle bir olup üzerine bir yağmur havası gibi kasvetle çökerken adama doğru dönüp kaşlarını, acının yoğunluğuyla çattı. "Biz buraya cenaze için geldik. Senin şirketin başına geçmen, senin nişanlı bir adam olman ya da benden vazgeçip başkalarıyla olman için değil."
Son cümlesiyle omuzları tekrar sarsılan kadın, kendini adamın kollarının arasında buldu. Gözleri hayatın yorgunluğuna karışan gözyaşları sebebiyle kapanırken mırıldandı.
" Sen benim sıkışıp kaldığım bir araf değil bilhassa cennetimdin. "
Gerçek ailem kurgusu!!!
Hep iyi kız tarafından okuduk hikayeleri. Kız iyi niyetiyle yaklaşır ancak ailesi hep ona karşı kötüdür. Karıştırıldığı kız kaldığı ailede travmalar bırakmıştır ve asla sevilmez. Ana karakter kız da bu önyargıları kırmak için çabalar.
Şimdi hikayeyi biraz tersine çevirsek? Kötü sandığımız o kızın gerçek ailesini bulmasını okusak?
Simay Naz Akgül sandığınız o kötü kız. Bu da onun hikayesi.
🤍
"Yaptığın son şey seni bizden kopardı. Her şeyinle seni kabul etmeye çalıştım ama olmadı! Durmadın, her seferinde daha fazla canımızı yaktın!" diye bağırdı annem. Gerçi artık annem değildi değil mi?
"Ben kısasa kısas yaptım hep! Çocukların bana nasıl geldiyse onlara öyle gittim!" Anlamıyordu. Onların yaptıklarına karşı üç maymunu oynuyorlardı.
"Bu yüzden öz kardeşimizi istiyoruz!" Daha fazla izleyici kalmak istemeyen Çınar annemle arama girdiğinde bakışlarım onu buldu. Öz aileme beni kötülemişti değil mi? Bu yüzden rahattı. "Eşyalarını aldın, defol artık evimizden!"
🤍
"Alışkın olmayabilirsin ancak zamanla alışacaksın." dedi arabayı durdurduğunda. Hemen önünde durduğumuz sarı renkli duvarlara sahip evi gösterdi. "Evine hoş geldin kızım."
"Kızım diyorsunuz," dedim evden gözlerimi çekmeden. Ona benim hakkımda hiçbir şey anlatmamışlar mıydı? Nasıl bu kadar içten ve samimiydi bana karşı?
"Başka ne diyeceğim?" dedi şaşkınlıkla. "Kızımsın sen benim."
"Benim hakkımda size anlattıkları şeyleri biliyorum," bakışlarım ona döndüğünde göz göze geldik. "Bana nasıl güveniyorsunuz?"
"Güvenmiyorum." dedi açıkça. "Ancak güvenmek istiyorum. Bu yüzden söylenen her şeye kulak tıkadım ve seni buraya getirdim."