Hayatım, kelebek etkisinin sözlük anlamı gibiydi.
Daha yaşayacağım neler olabilirdi ki? Demezdim işte.
Çünkü ne zaman bunu söylemeyi düşünsem, yaşadıklarımın ilk değil ve son da olmayacağı gerçeği beni hep vazgeçirirdi.
Belki de bu hayatım, yaşayacak olduğum şeylerin sadece birer fragmanıydı?
**
"Nasıl yani, beni serbest mi bırakıyorsun? Ama bana senin tehlikeli ve affı olmayan biri olduğunu söylemişlerdi."
Bunu üstüne dudaklarım alayla yukarı doğru kıvrıldı.
"Doğru söylemişler.
Tehlikeliyim, hemde çok.
Ama gerçek düşmanlarıma karşı. Düşmanlarımın tuttuğu piyonlara karşı değil."
Biraz utanmış gibi duruyordu.
Peki ya dediklerimin doğru olduğu ve onun utanmış olması, yaptığı şeyi yapmaya devam edeceği gerçeğini değiştirir miydi?
Dayanamadım ve içimdekileri söyledim.
"Bencede biraz utan artık.
Adamlar sizi bir paçavra olarak görüyor. Sizse onlar için işkenceye bile katlanmak için hazırsınız! Bu kadar basit olmayın. Hani sizin de bir vasfınız olmalı, bunun gibi karakter kaybınız değil!"
**
Gözlerimi odamın kapısına çevirdim. Adım yazmıyordu.
Peki bir gün tam anlamı ile yazılacak mıydı?
Zannetmiyordum.
Emniyet Amiri;
Kumsal Defne Karasu.
Gerçeği buydu.
Peki ya bilineni?
Emniyet Amiri;
Sorgu meleği.
İsmimi ben koymamıştım.
Yaptıklarımın sonucunda hep böyle çağırılmıştım.
Şimdi ise, gerçek adımı bildiklerinden bile şüpheliydim.
Aslında bunu ben kendime yapmıştım.
Sorgu odasını kendime ait kılarak.
Sorgu odasına aldıklarımı, gerçek anlamı ile sorgulamadan bırakmayarak.
Yine bir sorguya doğru gidiyordum.
Aslında ben, nefes aldığımı tam anlamı ile nefes kesenlere ceza verdikten sonra hissediyordum.
Evet, İlk değildi.
Ve yine evet, son da olmayacaktı.
Kitap kapağı; "SAD DESİGN SHOP"
Tüm telif hakları şahsıma aittir!
Herhangi bir çalıntı dahilinde, yasal yollar ile gereği yapıl