"Hiç birisi için ağladın mı?"diye sordu. Sesi çatlamıştı. Karşımda Aral Bars yoktu. Aral vardı. "Yalnızca kendim için" neden cevap verdiğimi bilmiyordum. Sadece çaresiz bir çocuk gibi karşımda duruyordu ve susamamıştım. Onunla konuşursam gözlerindeki acı ifade azalır gibi hissetmiştim, yok olmazdı ama belki acısını hafifletebilirdim. Ve nedense acısını hafifletmek istemiştim. Güneş Yakay değildim, şeftali kızdım. Ve bu beni rahatsız etmiyordu, Enes'ten başka birinin şeftali kız'ı olmak. "Bencilsin" dedi gülerek. Duygudan yoksun bir gülümsemeydi ya da daha fazlası. Şu an kapalı, saydam bir kutu gibiydi. Onun içindekini bilemezdiniz ama görebilirdiniz. Tabi bakarsanız. "Sen de ikiyüzlüsün" dedim yanına otururken. Birlikte sırtımızı duvara dayamış yan yana karşıdaki duvarı izliyorduk. Dediğim şeyle yarım bir tebessüm etmişti. "Güçlü görünmeliyim. Beni tanırlarsa kolay lokma olurum" dedi sıkıntıyla. "Güçlü olmalıyım. Yoksa ölürüm" dedim onun gibi sıkıntıyla.