En kötü anında ona birkaç kelime ile destek olan o peri dedesinin gittiği yerden son hediyesi olmalıydı. Burnuna bir kere daha götürdüğü mendilin kokusunu ciğerlerine çekerken üzerinde ki minik peri kanadı işlemesi dikkatini çekti. O kız gerçekten bir peri olmalıydı ve bu da o perinin simgesi olmalıydı. Yekta o peri kızını bir daha göremeyeceğini düşündü. Fakat bunu kalpten dile getiremedi. Çok kırgın olan kalbi o an da; "Keşke hayatımı, hayatına katsan peri kızı." Dedi. Fakat bilmiyordu ki, kalpten edilen dualar kabul olurdu. Bilmediği bu gerçek ile kader çarkları kırıldı ve rota yeniden oluşturuldu. Artık kaderin tek bir hedefi vardı. Yekta'nın kalbini ısıtan o peri kızını, yine kusursuz bir zamanda Yekta'nın buzlarını çözmesi için hayatını, hayatına katmaktı. Ne kadar başarılı olacağı bilinmez fakat bilinen bir şey var o da; kaderin oyunları çok sevdiği ve galibiyeti yakalamadan oyunun peşini bırakmadığıydı. Yekta ve Peri kızının oyununun senaryosu da o gün, o sahilde, o mendil ve çiçek kokusu eşliğinde yazıldı. Artık geriye tek bir şey kaldı o da; oyunun sahnelenmesi! Onun da zamanı uzak değildi, en azından çok çok uzak değildi...