(Esselamu aleyküm sevgili kardeş...
Bu hikaye gerçek olaylardan, kişi ve toplumlardan esinlenmiş ve oluşmuştur. Hiçbir şekilde belli kesitlere hakaret niyetiyle yazılmadığı gibi saygı çercevesinde insanların birbirine merhamet duymasını dileyerek ve umarak yazılmıştır. Beğenmenizin ümidiyle...) ˆMuslimah-Mindˆ
Bir dünya düşünün, hak ve batılın her gün, her saat, her dakika ve hatta her saniye savaştığı. Bu dünya öyle bir dünyadır ki, ne bir anne evladını kurtarabilir ne de bir kardeş karındaşını...
Bir kız, peki bu savaşın içine düşerse? Ne bir ses ona ulaşır ne de hakikati dalga dalga savunan o gencin sesi ona ulaşır. Öyle bir kız ki, özelliğini bilmez, nedenini de bilmediği gibi, kendini sevmez. Ne de olsa etrafındakiler insanlardaki kusursuzlukları önemser, över ve sever.
Bir oğlan, hırçın, rüzgar'a adeta meydan okuyan bir genç, ona gözlerinin işlevini öğretecek olsa? Deli kanlı olduğu, güneş'e bulut'u ve hafif rüzgara kasırgayı terçih etmesinden belli eder kedini. Ne bildiğinden tek adım geri düşer ne de bilmediğini öğrenmekten üşenir. Gün be gün çatılan kaşların altındaki gözler hiç bu kadar kırlgan ve bir o kadar da inatçı kız görmemiştir.
Çarpışan hayatlarını güzelleştiren engeller olacağından habersiz, ikiside hayatlarına devam ederler. Her zaman ailesinin koruması altında yetiştirilen bir kız sanki içinde yaşadığı kutunun dışına çıkması yasak gibi yaşadıktan sonra elbette bir vesile sayesinde sonunda o konuyu araştırmak isteyecekti ve bunun için işin ehlini arayacaktı ve bulacaktı da. Oğlan ise kız sayesinde insanların engeli kendileri koyduğunu ve aslında ortada yeterince istek ve inanç olduğunda hiçbir engel olmayacağını sonunda kız sayesinde öğrenecekti.
Rüzgarın uğultusuna kulak asmadan onu hissetmek varken, neden ay'ın ve güneş'in parlaklığından şüphe duyar insan?
(başlangıç 13